Vertigo (Baş Dönmesi) Nedir?

Vertigo (Baş Dönmesi); kişinin ve/veya çevresinin döndüğünü hissetme hali yani bir hareket yanılsamasıdır. Çoğunlukla iç kulak hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkar. Vertigo bir hastalık olmayıp, başka bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkar. Genelde bulantı ve kusma eşlik eder, terleme, çarpıntı görülebilir.

Sıklıkla dizzines olarak adlandırılan durumla karıştırılır. Dizzines; kişinin ayağının altından yer kayıyormuş gibi hissetmesi, dengesizlik ya da teknedeymiş hissine neden olur. Genellikle beyin hastalıkları, boyun hastalıkları ve hormonal hastalıklara bağlı olarak gelişir.

Vertigo ciddi hastalıkların belirtisi olabileceği için asla ihmal edilmemeli ve bir uzman doktora başvurulmalıdır.

Vertigonun Nedenleri Nelerdir?

Vertigoya yol açan nedenler arasında; kulak hastalıkları, travmalar, boyun hastalıkları, psikolojik nedenler, enfeksiyonlar, görme bozuklukları, nörolojik hastalıklar, damar tıkanıklıkları, alerjiler sayılabilir.

Vertigo Teşhisi Nasıl Konulur?

Hastanın detaylı öyküsü alınır. Baş dönmesi tarif ettirilerek, gerçek baş dönmesi mi yoksa hasta tarafından farklı bir durumla mı karıştırıldığı saptanır. Fizik muayeneyi takiben nörolojik muayene ve çeşitli testler uygulanabilir. Vertigo teşhisinde kullanılan testler; vestibüler, odyometrik ve görüntüleme olarak 3 ana grupta toplanır. Bazen biyokimyasal laboratuvar testleri de gerekebilir.

Vestibüler Testler:

Vücut dengesini sağlayan vestibular sistem iç kulakta bulunur. Vestibular testler, iç kulakta yer alan denge ünitesindeki yarım daire kanallarının ve bu kanallardaki sıvı hareketlerinin belirlenmesi için uygulanan testlerdir.

– Videonistagmografi (VNG) :

Baş dönmesi testleri içerisinde uzun yıllardır güvenle kullanılan bir testtir. Yaklaşık bir saat sürer. Infrared kameralı bir gözlük yardımıyla hasta hem istirahat halindeyken hem de çeşitli uyaranlar sırasındaki göz hareketleri gözlemlenir, ölçülür ve analiz edilir ve bilgisayara kayıt edilir.

– Elektronistagmografi (ENG) :

Göz küresinin etrafına yerleştirilen elekrotlar yardımıyla korneoretinal potansiyel farkı sonucu oluşan göz hareketleri (nistagmus) ölçülür, kaydedilir. Altı ana testi kapsar. Her bir testten elde edilen bulgular tek başlarına anlam ifade etmez, bu yüzden elde edilen ENG bulguları birlikte değerlendirilir.

– Postürografi:

Denge bozukluğunun hangi sisteminden kaynaklandığını tespit edilmesine yardımcı olur. Bu testte hasta gözü açık ya da kapalı olarak, çıplak ayakla bir platform üzerinde durur. Platformu ve/veya kabini hareket ettirerek salınım yapması sağlanır ve bu durumda dengesini sağlayıp sağlayamadığı test edilir. Düşmekten korkan kişiler bu test sırasında korkabilir ve bu da performanslarını düşürebilir.

– Doppler Ultrasonografi :

Bu testle, iç kulak ve beyine giden kan akımının incelenmesi sağlanmaktadır. Ses dalgaları damar içine gönderilerek, kandan gelen ekolar alınarak değerlendirmesi yapılır. Hastalar uygulama sırasında herhangi bir radyasyon almaz.

Odyometrik Testler

– BERA / ABR:

İşitsel Beyin Sapı Cevabı testidir. Yaygın olarak kullanılan güvenilir bir yöntemdir. Genelde yenidoğan ve bebeklere uygulanmaktadır, uyku sırasında yapılır. Doğal uykusunda yapılamayan bebeklere ve daha büyük çocuklara sedasyon altında uygulanabilmektedir. Bebeğe hiçbir zarar vermez ve canını acıtmaz. Bebeğin alnına ve kulak arkalarına ufak elektrotlar yerleştirilir. Kulaklara takılan kulaklık ile özel, rahatsız edici olmayan sesler gönderilir ve işitme sinirlerinin bu sese olan cevabı kaydedilir.

– Oto Akustik Emisyon (OAE) :

Kulağa yerleştirilen bir probla kulağa gönderilen sesin iç kulaktan yansımasını kaydetmeye dayalı ve birkaç dakikada tamamlanabilen bir testtir. Hastanın aktif katılımını gerektirmeyen, ağrısız ve objektif bir yöntemdir. Bu testle, doğumsal işitme kaybı riski taşıyan bebekler tespit edilebilir. Ayrıca, üç yaşına geldiği halde hala konuşamayan bebeklerde işitme sorunu olup olmadığı araştırmakta kullanılan güvenilir bir testtir. Yenidoğan ve bebeklere herhangi bir zararlı etkisi bulunmamaktadır.

– Elektrokokleografi (ECoG) :

İşitsel beyin kökü cevabı(ABR)işitme siniri ve beyin yollarının bilgisayarlı testidir. İç kulaktaki sıvı basıncı miktarı da belirlenebilir. Hastanın alnına ve dış kulak kanalına elektrotlar yerleştirilir. Kulaklık vasıtasıyla kulak kanalına uyarı verilir. Bu sayede iç kulaktan kaynaklanan elektriksel potansiyellerin ölçülür. Test süresince gözleri kapalı tutulur.

Görüntüleme Testleri

Manyetik Rezonans (MR):

Zararlı röntgen ışınları içermeyen, çok güçlü bir mıknatıs alanı içinde radyo dalgaları ile vücuttaki hidrojen atomunun titreşimini sağlayarak vücut kesimlerinin incelenmesini sağlayan bir tekniktir. Hasta, bu amaçla yalıtılmış odalar içerinde, tünel şeklindeki bir mıknatıs içerisinde yatar ve hareketsiz kalır. Radyo dalgaları yardımıyla insan vücudundaki anatomik yapıları, diğer yapılardan net olarak ayırt ederek sağlıklı ve hastalıklı dokular arasındaki farklılıklar saptanır.

Bilgisayarlı Tomografi (BT):

Vücuttan kesitsel görüntü elde edebilen, X ışını ile çalışan bir cihazdır. BT görüntüleme ile akciğer, karaciğer, böbrek, kemik, beyin, yumuşak doku ve kan damarları gibi pek çok doku net olarak görüntülenebilir. X ışınının kontrollü bir şekilde vücuttan geçirilmesi esnasında, bazı dokular bu ışını hapsetmektedir. Böylelikle elde edilen görüntüler ve veriler bilgisayar yardımıyla değerlendirilmektedir. İnceleme sırasında hasta bilgisayarlı tomografi cihazının masasında hareket etmeksizin yata r. BT işlemi sırasında hastalar az miktarda radyasyona maruz kalmaktadır.

Elektroensefelografi (EEG) :

Beynimiz çok düşük şiddette sürekli elektirik akımı üretir ve dalgaları düzenli bir şekilde yayar. EEG, beyin dalgaları aktivitesinin elektriksel yöntemle izlenmesini ölçen yöntemdir. Test sırasında ağrı ya da acı hissedilmez. Hastanın saçlı derisine küçük elektrotlar yerleştirilir ve elektrotlar EEG cihazına bağlanır. EEG çekiminden önce; hastanın karnının tok ve saçlarının temiz olmasına dikkat edilmelidir.

Elektromiyografi (EMG) :

Sinir ve çizgili kasların elektrik potansiyelinin incelenmesine dayanan bir nörolojik tetkik yöntemidir. EMG tetkiki iki kısımda yapılır. Birincisi; sinirlerin iletimlerinin ölçümü, ikincisi ise kasların incelenmesini içerir. Duruma göre her ikisi veya yalnızca biri yapılabilir. Hastanın duruş pozisyonuna bağlı olarak test süresi 30 dakika ile 2 saat arasında olabilmektedir. Kalp pili, kan sulandırıcı ilaç kullanımı ve kan pıhtılaşması rahatsızlığı olan hastalar, EMG çekimi öncesinde hekimine bilgi vermelidir.

Biyokimyasal Laboratuvar Testleri

Şüphenelilen duruma göre hastadan; t am kan sayımı, glukoz, elektrolit, SGOT, SGPT (Karaciğer Fonksiyon Testi), ALT, AST (Karaciğer Fonksiyon Testi), total kolesterol, HDL kolesterol, LDL kolesterol, demir, eritrosit sedimantasyon hızı, vitamin B12 düzeyi, tiroid fonksiyon testleri istenebilir.

Vertigo Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Vertigo tedavisi imkansız bir durum değildir. Baş dönmesine neden olan, altta yatan asıl hastalık doğru teşhis edildiğinde buna uygun bir tedaviyle vertigo ortadan kaldırılabilir. Tedavisi için farklı uzmanlık branşları bir arada çalışır.

Kulak hastalıklarına bağlı vertigo genellikle kısa veya uzun sürede kendiliğinden ortadan kalkmaktadırlar. Eğer pozisyonal baş dönmesi ise Epley manevrası ile tedavi edilmektedir. Manevralar birkaç dakikada yapılabilmekte ve sonuçları neredeyse %100 olmaktadır. Diğer nedenlere bağlı vertigo tedavsinde genellikle ilaç ya da ameliyat gerekmektedir. Hastalar, vertigoyu tetikleyici etkenlerden kaçınılmalı, sigara alkol gibi maddeler kullanılmamalıdır.

Vertigoya Sebep Olan Hastalıklar Nelerdir?

Kristal Kayması (Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo – BPPV):

Stres, daha önce geçirilmiş kulak veya üst solunum yolu enfeksiyonları, aşırı yorgunluk ya da travmanın etkisiyle iç kulakta bulunan küçük kalsiyum ve mineral kristallerinin yerinden oynayarak, kulak içindeki salyangoz bölgesine dağılması sonucu ortaya çıkan şiddetli baş dönmesine Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV) denir. Vertigonun en sık rastlanan nedenlerinden biridir.

Tedavisinde denge manevraları uygulanır. Bu sayede iç kulak kristalleri tekrar yerlerine yerleştirilir.

İç Kulak Tansiyonu (Meniere Hastalığı)

İç kulakta bulunan yarım daire kanalları içindeki sıvının artışına bağlı olarak iç kulak tansiyonu oluşur. Her yaşta görülebilmekle birlikte, 40-60 yaş arasında daha sık rastlanmaktadır. Hastalık genelde tek kulakta ortaya çıkar. Kulakta çınlama, uğultu, dolgunluk hissi, işitme kaybı ve baş dönmesi ile ataklar halinde 20 dakika ile 24 saat arası sürebilen bir durumdur. Bulantı kusma eşlik edebilir.

Tedavisi iki şekilde gerçekleştirilir; atakların tedavisi ve önleyici tedavi.

logo